İspanyolca türkçe çeviri bölümünde şu sayfayı çeviriyoruz. Arjantin ekonomisini 1980 li yıllarda başlayıp bugüne kadar getiriyor. Arjantin ekonomisi üzerine güzel bir giriş yazısı okuyacaksınız. Arjantin ekonomisinde enflasyonun nedeni nedir? Arjantin ekonomisinde neden dolarizasyon vardır? Arjantin ekonomisi neden düzelmiyor? Arjantin Ekonomisi üzerine okuma yapalım.

Arjantin Ekonomisi
Arjantin Ekonomisi

Arjantin Ekonomisi

Bimonetarizm (Arjantin örneğinde ülkede peso yerine yoğun olarak dolar kullanılması) bugün yüksek derecede yaşanan dolarizasyona verilen addır. Yüksek enflasyonun dolarizasyonla birleşimi, ortodoks ve hatta bazı heterodoks çeşitli analistlerin enflasyonun kendisini bimonetarizmin ana nedeni olarak görmelerine yol açmıştır. Farklı yollardan bu yazarlar, merkez bankası tarafından yaratılan paranın mali açıkları finanse ettiğini, bunun da enflasyonudevalüasyonları ve bimonetarizmi hızlandırmada rol oynadığını öne sürüyorlar.

Ortodoks argümana göre, mali açığın parasal finansmanından kaynaklanan talep enflasyonu, Arjantin’deki bimonetarizmin nedenidir (1). Öte yandan, Arjantin enflasyonunun maliyet temelli olduğunu ve sınıflar arası çatışmalardan etkilendiğini kabul etse de, bimonetarizmin temeli olarak enflasyona ve devalüasyonlara işaret eden heterodoks bir görüş de vardır. Bu bakış açısında, mali açıkları finanse eden para özel sektöre gidecek ve özel sektör tarafından yerel para dolara çevirileceği için  döviz kuru ve enflasyon üzerinde baskı yaratılacaktır (2). Bazı heterodoks gruplar için ise, tersine yüksek derecede dolarizasyon, Arjantin’in spesifik yapısal problemlerinden ve ulusal para birimine karşı oynayan spekülatörlerden kaynaklanmaktadır. Dışarıdan borçlanma stratejisini teşvik edecek olan bu sistem, uluslararasılaşmış sektörlere yönelik bir birikim modeli olacaktır (3). Bununla birlikte, uluslararasılaşmış elitlere ve yüksek derecede dolarizasyona sahip, ancak düşük enflasyona sahip çeşitli ülkeler de var. Ve yüksek enflasyona sahip olan ve dolarize olmayan Brezilya gibi ülkelerde vardır. Arjantin’de mali açık, parasal taban ve enflasyon arasındaki ilişki hakkında olumlu ampirik kanıt yoktur (4).

Arjantin Ekonomisi
Arjantin Ekonomisi

Burada, Arjantin’deki durumun ne sözde makroekonomik popülizmin, ne de pesonun para birimi olarak sözde ortadan kalkmasının, ne de yerel mali spekülatörlerin kendine özgü davranışlarının sonucu olmadığını öne süreceğiz. Bunun sebebi ne Arjantinli işçilerin pazarlık gücüne dayandığı iddia edilen maliyet enflasyonu, ne de ülkenin mali açıklarıdır. Olayın özü, dış ticaret yapısındaki kırılganlıktan kaynaklanmaktadır. Bu dış kırılganlık, mali politikadan değil, para politikasından kaynaklanan döviz kuru baskısı ile daha da kötüleşmektedir. Bimonetarizmi nedeni,  finansal varlıkların dolar cinsinden getiri oranının altındaki yerel faiz oranlarıdır.

Arjantin Ekonomisi Nasıl Kurtulur
Arjantin Ekonomisi Nasıl Kurtulur

Pek çok analist için, 50 yıldan biraz daha uzun bir süre önce ABD’nin dolar-altın paritesini terk etmesi (Bretton Woods‘un bitmesi), doların hegemonyasının sonunun başlangıcı olmuştur. Ancak, Maria da Conceição Tavares’in belirttiği gibi, gerçekte olan şey ABD hegemonyasının geri dönüşüydü. Bu dönemle birlikte, doların ABD devletinin para birimi ve aynı zamanda uluslararası para birimi olduğu esnek dolar modeli ortaya çıkacaktı (5). 1970’lerin sonunda Paul Volcker’ın enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarındaki sert artışı, büyük bir krize yol açtı ve çevre ülkelerde, özellikle Latin Amerika’da borç krizine neden oldu.

ABD faiz oranlarındaki artış ve ardından gelen devalüasyonlarla birlikte sermaye kaçışı, bir yandan devalüasyonların ithal malların maliyetlerini artırması ( ticarete konu olan malların fiyatları üzerindeki etkisi ) nedeniyle enflasyonist ve  diğer yandan da yavaşlama nedeniyle deflasyonist etki yarattı. Ayrıca enflasyon reel ücretleri ve özel harcamaları olumsuz etkiledi. Demokrasiye geri dönüş (Latin Amerika darbe yılları ve sonrası ) ve maaşların yeniden düzenlenmesine yönelik baskılar bağlamında, endekslemenin yanı sıra ücretler-fiyatlar-kur sarmalı, enflasyonun güçlü bir şekilde hızlanmasına yol açtı. Bu bağlamda mali açığın enflasyonu açıklamada hiçbir rolü yoktu ve yerli para içsel olarak ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede merkez bankasının faizleri sabit tuttuğu bir ortamda yaratılıyordu.

1980’lerin enflasyon ataleti kavramına ve fiyatların ve ücretlerin dondurulmasına dayanan heterodoks istikrar planları, fiyat-ücret-kur sarmalını durduramadı. Ve güçlü kısa vadeli sermaye kontrolleri uygulanmasına ve bazı ülkelerde yüksek yerel faiz oranlarının sermaye çıkışlarını ve daha büyük bir devalüasyon eğilimini engellemesine yardımcı olmasına rağmen, yabancı sermayeyi çekmeyi ve rezerv biriktirmeyi başaramadılar. Uluslararası mali piyasalar Latin Amerika çevresine kapalı kaldı. 1990’larda, Latin Amerika ekonomilerinin çoğu dış borç sorunlarını çözebildi ve enflasyonu kontrol edip azaltabildi. Yüksek enflasyon ve bazı durumlarda hiperenflasyon geçmişte kaldı. Brady Planı kapsamında dış borçların yeniden müzakere edilmesi ve merkezde faiz oranlarının düşürülmesiyle desteklenen sermaye akışlarının tersine çevrilmesi nedeniyle istikrar büyük ölçüde mümkün oldu. Washington Konsensüsü’nün reformları, istikrara olanak sağlayan iki özel dış sermaye akışının geri dönüşünün siyasi muadili idi. Arjantin örneğinde bu, Domingo Cavallo Dönüştürülebilirlik Planı ile mümkün oldu. Doların girişi, döviz kurunu kontrol etmeyi ve enflasyonist süreci besleyen ücret-fiyat sarmalını durdurmayı mümkün kıldı. Başlangıçta bu, işçilerin gelirinin artmasına izin verdi, ancak gerçek ücretler kısa süre sonra düştü ve çalışma mevzuatındaki değişiklikler ve sendikanın pazarlık gücünü önemli ölçüde zayıflatan yüksek işsizlik nedeniyle durgunlaşma eğilimi gösterdi.

Muhafazakâr(Monetarist) görüşte istikrar, Arjantin örneğinde Carlos Menem’in Peronist partinin ekonomik platformunu terk etmesiyle temsil edilen popülist siyasetten uzaklaşma sayesinde mümkün olmuştu. Mali kemer sıkma ve mali açıkları finanse edeceği varsayılan ve bu monetarist mantığa göre enflasyonun ana nedenini oluşturacak olan parasal konuların kontrolü, istikrarın ekonomik temeliydi.1980’ler ile 1990’lar arasında Arjantin’de demokrasi ve fiyat istikrarı yeniden tesis edilmişti ve beklemede kalan tek şey, bu vizyona göre oyunun neoliberal kurallarını kabul etmekten ve küresel ekonomiye entegre olmaktan gelecek olan büyümenin toparlanmasıydı.

Bu politikaların bölgedeki sosyal etkileri, 1980’lerin kayıp on yılından daha yüksek olmasına rağmen düşük büyüme seviyeleri ve işsizlik, eşitsizlik ve yoksulluktaki artışla birlikte olumsuzdu. 1998’de Hugo Chávez’in seçim zaferinden sonra, neoliberal reformlara tepki olarak bölgenin büyük bir bölümünde solcu hükümetler dalgası galip geldi. Birçoğu için popülizmin dönüşü, büyüme sorununu çözmeden enflasyonun geri dönüşünün habercisi oldu. Buna ek olarak, enflasyonun bölgeye yeniden başka bir kalıcı sorun, dolarizasyon(bimonetarizm) getirmesi bekleniyordu. Muhafazakar argüman, enflasyonun yüksek derecede dolarizasyonunu da açıklayacağını ileri sürdü. Ekonomik birimler, yerel para birimindeki varlıkları devalüe eden enflasyon karşısında gelirlerini dolar cinsinden değerlendirmeyi seçecekti.

Çok geniş ve hızlı bir ticaret açılımından sonra cari işlemler hesabında birikmiş açık ve düşük ihracat performansı, bölgenin büyük bir bölümünü emtia üretimi ile ilgili bugüne kadar devam eden bir uzmanlaşma modeline yöneltti. Çin’in başını çektiği Asya ülkelerine yönelik artan bir yönelim, sonunda neoliberal projenin dinamizminden yoksun olduğunu gösterdi. 1994 ve 2002 yılları arasındaki Tekila, Brezilya ve Arjantin krizleri, finansal açıklık koşullarında sabit döviz kuru rejimlerinin sürdürülemez olduğunun kanıtıdır. Ancak 2001 yılında Fed’i faiz oranlarını düşürmeye zorlayan dot-com krizi ve Çin’in başını çektiği küresel piyasaların büyümesi ve 2002’de başlayan emtia fiyatlarındaki patlamanın bölge ihracatının değerini artırmasının ardından, durum değişti Bu değişiklikler, birçok çevre ülke tarafından ödemeler dengesi mali hesabının daha iyi yönetilmesiyle birlikte, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki dış kısıtlamaların azaltılmasına yardımcı oldu. Kabul edilen tedbirler arasında, sabit döviz veya konvertibilite rejimlerinin terk edilmesi, dalgalı ancak güçlü bir şekilde yönetilen döviz kuruna yol açması, uluslararası rezerv biriktirme politikaları yer aldı ( 6).

Konvertibilite sırasında sürdürülemez dış borç nedeniyle temerrüde düşen bölgedeki tek ülke olan Arjantin bile akbaba fonlarıyla durumu tam olarak normalleştirememesine rağmen dış borcunu yeniden müzakere edebildi. Ülke, en azından 2008-9 küresel mali krizinin hemen sonrasına kadar, büyük sorunlar yaşamadan ve nispeten ılımlı bir enflasyonla büyümeye döndü. Daha elverişli olan bu uluslararası ortamda, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk primlerinde keskin bir düşüş yaşanmıştır (9). Risk primindeki düşüş, birçok çevre ülkenin döviz kuru çapasını korumamasına rağmen uluslararası piyasalarda yerel para birimi cinsinden borçlanmasına olanak sağlamıştır. Kuralın istisnası, enflasyonun hızlanmaya başladığı ve birbirini izleyen sol ve sağ hükümetlerin yalnızca ekonomiyi istikrara kavuşturmakla kalmayıp aynı zamanda kronik bimonetarizmi de ortadan kaldıramadığı Arjantin’di. Nitekim yeni milenyumun ilk on yılında IMF, bölgedeki dolarizasyondaki gözle görülür düşüşe paralel olarak “Latin Amerikalıların kendi para birimlerine daha fazla değer verdiğini” (IMF, 2010) kabul etmiş ve tek istisna Arjantin’di.

Arjantin Ekonomisi
Arjantin Ekonomisi

Farklı siyasi görüşlere sahip partiler tarafından yönetilen bölge ülkelerinin çoğu dalgalı kur, enflasyon hedeflemesi ve dolar rezervleri biriktirerek büyümeyi ve fiyat istikrarını sağlamayı başardı. Enflasyon genel olarak kontrol edilmişti, çünkü yüksek faiz oranlarına sahip enflasyon hedeflemesi rejimi, önceki on yılların neoliberal yeniden yapılanmasının bir sonucu olarak düşük ücret direnci bağlamında döviz kuru istikrarını (hatta nominal değer kazanma aşamalarını teşvik ederek) korumayı başarmıştı. Bu çerçevede, bölge ekonomilerinin tamamına yakını sadece rezerv biriktirmekle kalmamış, aynı zamanda düşük faiz farkları ile dolar ve yerli para cinsinden borçlanarak döviz borçluluğunu ve bimonetarizmi önemli ölçüde azaltmıştır. Böylece, örneğin, Brezilya’da 2007 civarında bir dış cari hesap açığı ortaya çıkarken, dış sermaye akışlarını kaydeden sermaye hesabı, 2006’dan itibaren güçlü bir şekilde pozitif hale geldi ve önemli bir rezerv birikimine izin verdi. Arjantin’de ise 2009 yılına kadar neredeyse tamamı cari işlemlerden kaynaklanan bir rezerv birikimi vardı. Ancak 2010 yılı civarında cari işlemler hesabı negatife dönme eğilimindeyken, sermaye hesabı negatif kaldı ve uluslararası rezerv seviyesi bölgenin geri kalanının aksine önce durağanlaştı, ardından düşmeye başladı.

Bölgedeki rezerv birikiminin büyük bir kısmı, ABD faiz oranlarının neredeyse sıfıra düştüğü ve emtia patlamasıyla bağlantılı cari hesap fazlalarının ortadan kalktığı küresel mali krizden bu yana gerçekleşti. Diğer bir deyişle, rezerv birikimi büyük ölçüde sermaye akımlarının girmesi nedeniyle meydana gelmiştir. Düşük döviz borçluluğu bağlamında yüksek rezervlerin varlığı, ülkelerin gerekli malları ithal etmede ve dolar cinsinden borç faizini ödemede sorun yaşamadıkları bir ortamı desteklemiştir. Arjantin’de ekonominin toparlanması, önemli ölçüde azaltılmış ve sürdürülebilir seviyelerde olan dış borcun güçlü bir şekilde yeniden müzakere edilmesiyle sağlanmıştır. Ancak bu, enflasyon oranlarının bölge ortalamasının üzerinde olduğu bir ortamda gerçekleşti. O zamanlar yılda yüzde 25 olan bu enflasyon, Kirchner hükümetleri döneminde, en azından 2013’e kadar, yoksulluğun azaltılmasıyla güçlü bir ücret yeniden bileşimini engellemediği için sorun yaratmadı.

Reel ücretlerin verimliliğin üzerinde artması, özellikle ticarete konu olan ve çoğunlukla uluslararası fiyat alıcı olan ve bu nedenle yüksek işçilik maliyetlerini fiyatlara yansıtamayan sektörlerde kar marjlarının düşmesine neden olmuştur. Bu nedenle, artan ticari memnuniyetsizlikle karşı karşıya kalan hükümet, en azından ***bu düşük karlılığı telafi etmek için nominal döviz kurunu ısrarla ayarlamak zorunda** kaldı. Devalüasyon eğilimi, yerli finansal varlıkların dolar cinsinden beklenen getirisini aşındırdı ve özellikle nispeten düşük faiz oranları bağlamında artan dolarizasyonu teşvik etti.

Bu bağlamda hükümet, başlangıçta sermaye kaçışını frenlemeyi başaran, ancak devalüasyon eğilimini engellemeyen veya rezerv kaybını veya döviz kuru baskısını azaltamayan sermaye kontrolleri uygulamayı seçti. Nicel sermaye kontrolleri (yani, döviz piyasasına erişim üzerindeki kısıtlamalar) kendiliğinden, merkez bankası müdahalesinin mümkün olmadığı yasadışı bir paralel piyasa oluşturur. Böylece, doların resmi fiyatı ile paralel döviz kurları arasında bir prim veya boşluk oluşur ve bu yükseldikçe ithalatın eksik faturalanmasını ve ihracatın fazla faturalanmasını teşvik etmektedir.

Doların satın alınmasına getirilen kısıtlamalar, sistematik olarak doları yerel para birimindeki herhangi bir varlığa tercih eden ve kontrolsüz bir devalüasyon sürecine yol açan bir getiri farkının sonucuydu. Döviz kontrollerinin “mantıklılığı” şu noktaya dayanır: İç ve dış faiz oranları arasında (geçici de olsa) kısmi bir ayrışmaya izin verirler. Ancak bağlantı kaçınılmaz olarak paralel döviz piyasaları (hem resmi hem de gayri resmi) yoluyla devam eder ve bu şekilde resmi fiyatı ve rezervleri etkiler.

Aynı şekilde, kontroller (dolarizasyon teşviklerinin neden olduğu) bir devalüasyon eğilimine yanıt olduğundan, devalüasyon beklentileri ithalatçıların peşin alım yapmasına ve ihracatçıların tasfiyede gecikmelerine yol açarak resmi döviz kuru ve rezerv seviyesi üzerindeki baskıyı yoğunlaştırıyor.

Dolayısıyla, döviz piyasasındaki spekülasyonla ilişkilendirilen yüksek kâr oranı, negatif bir faiz oranı farkının, yani dahili nominal faiz oranlarının, harici oranlar artı risk priminin toplamından düşük olması ve beklenen nominal devalüasyonun sonucudur. Bu durum varlıkları dolar cinsinden tutmayı mantıklı hale getirdi ve düşük seviyelerde kalmaya başlayan dolar rezervlerindeki düşüş devam etti. İşte bu bağlamda Macri, akbaba fonlarıyla kendileri için uygun koşullarda müzakere ederek ve sermaye kontrollerini ortadan kaldırarak seçimleri kazanarak göreve geldi. Beklendiği gibi, keskin bir daraltıcı devalüasyon gerçekleşti ve mali açığın parasal finansmanının sona ereceği konuşulmasına rağmen enflasyon hızlandı. Aynı zamanda, dış borcun son sahipleri ile olan yasal sorun çözüldüğünde, yeni hükümet uluslararası finans piyasasına girmeyi başardı ve ülkeye dolar cinsinden sermaye akışı geri döndü.

Ancak, doları elde tutmanın hala elverişli olduğu 2017’deki kısa bir dönem ve temelde dış borcun dolar cinsinden ikiye katlanmasından oluşan sermaye girişi dışında, faiz oranları negatif farklarla birlikte düşük kaldı ve daha da yoğun bir sermaye çıkışına dönüştü (9).

Gerçekte hükümet, faiz oranlarını düşürmeye ve daha fazla devalüasyonu teşvik etmeye karar verdiği 2017 yılının sonlarına doğru, döviz kurundaki gecikmeyi ve reel ücretlerdeki artışı dengelemek için para ve döviz kuru politikasını kasıtlı olarak değiştirdi. Mart ve Nisan 2018 civarında, bu strateji borç kriziyle patladı ve para biriminin çökmesine yol açtı. Bu, yerel burjuvazinin küresel mali sermaye ile ilgili bir birikim stratejisine bağlanabilir, ancak böyle bir strateji yalnızca faiz oranı farkının negatif kalması nedeniyle avantajlıydı. Negatif oran farkı göz önüne alındığında, dolar satın almak daha karlı olsa da, peso hala bir para birimidir.

Daha Fazla İspanyolca

2013 yılında yayımlanan “Yeni Başlayanlar için Temel İspanyolca” kitabının belli bir bölümünü içeren e-kitabı bu bağlantıdan indirin.

Bu kitap üzerindeki dersleri online olarak görmek isterseniz de Udemy’in ” 2 Dakika Temel İspanyolca ” kursuna kayıt olabilirsiniz.

Bu dil hakkında merak ettiğiniz tüm sorular ve cevapları ispanyolca sayfasında.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Google grubumuz: ispanyolcom@googlegroups.com

Telegram grubumuz: t.me/ispanyolcaceviri

Twitter: @temelispanyolca

Youtube: @temelispanyolca

Bu ispanyolca içerik işinize yaradı mı?

Oyunuzu kullanın

Ortalama Oy Sonucu 5 / 5. Oylayan Kişi Sayısı 2

İlk oyu siz kullanacaksınız. Dikkatli düşünün